YOK’ ta VAR olanların şehri MAROUA

İnsanın yaşamı , uğruna yaşadığı idealler ve bu ideallerin gerçekleşeceği zamanlar ve mekanlar ile güzelleşir herhalde. O yüzden zaman ve mekan birbirinden ayrılmaz iki bütündür.

Doğru zaman ve doğru mekan  ikisi bir araya geldiği zaman , yaşam güzelleşiyor ve uğruna yaşadığınız idealler orada hayat buluyor ve anlam kazanıyor.

Kamerun , hep doğru zamanda hayatımda yer alan  doğru bir mekan oldu.

Sahra çölü altında ,  Kamerun’ un kuzey kentlerinden , hafızların   başkenti ,  güzel insanlar zengini , hoşgörü merkezi  Maroua kentinin  benim nezdimde unutulmaz bir yeri vardır.

O yüzden benim için doğru zaman 2010 yılı  , doğru mekan ise  Kamerun’un Maroua kendi idi.

Çoğu zaman Maroua halkını ,   Medine ahalisi ENSAR’ a  benzettim.

Çünkü  öyle bir yerdi ki,  Çad , Orta Afrika Cumhuriyeti ve  Nijerya’nın ortasında bir kavşak noktası görevi üstleniyordu.  Kamerun’un içinden  ve saydığım bu ülkelerden  gelen herkesi  , Ensar ruhu ile kabul ediyorlar,  yeri geldiğinde evlerinde misafir ediyorlardı.

Zannetmeyin ki, varlıklı , zengin insanların var olduğu bir bölge. Çoğu köyünde  tulumba ile çıkarılan su bile  yoktu.  Şehir merkezinde de durum bir çok mahalle de bundan farklı değildi. Bugün Türkiye’de zaruri ihtiyaç dediğimiz bir çok şey Maroua’ da yoktu.

Ama , Maroua’lıların zenginlikleri , 1.derece de imanlarından, sonra ise   babalarından ve  dedelerinden miras olarak devraldıkları asaletlerinden geliyordu.

Maroua’ da  yok olan bir çok şeyi sayabilirim size.  Hatta bu yazıyı sonuna  kadar  Maroua’ da nelerin olmadığı  ile  doldurabilirim.  .Ama ben bu yazıda nelerin YOK olduğunu değil, nelerin VAR olduğunu  yazmak istiyorum.

Maroua’da  bir çok şey yoktu ama;  Üstaz Mahmud Malbakary gibi, Üstaz Hayatou , Üstaz  Ebou Bekir gibi  hayatlarına ışık tutan  alimleri  vardı. Her  işlerini  birlikte İSTİŞARE ederek yapan BİLGE bir  toplumun adı konulmamış  yasaları vardı.

Maroua’da bir çok şey yoktu  ama ; geçtiğimiz yıllarda rahmetli olan  Şeyh Ahmed Magomb Nasır  gibi , onlara her daim sükuneti, her daim sevgiyi , her daim kardeşliği  aşılayan  ve toplumu şekillendiren bir mutasavvıfları vardı.

Maroua’da  bir çok şey yoktu ama; düğünde bayramda, iyi  günde kötü günde  birbirlerine sıkı sıkıya bağlı komşulukları vardı. Komşusunun misafirini , misafir edebilecek kadar da komşuluğun hakkını verirlerdi.

Maroua’ da bir çok şey yoktu ama,  sokaklarda oynayabilen çocuklar vardı. Sokaklar kimsesiz çocuklarla ,  yetim-öksüz çocuklarla doluydu ama, o çocuklar  hiç aç kalmazlardı. Çünkü istedikleri kapıyı çalarlar ,  istedikleri kapıdan güler yüzden başka bir şey görmezlerdi. Maroua o çocukların, yetimlerin , öksüzlerin ve hafızların  hamisi idi.

Maroua’da bir çok şey yoktu  ama;  her sokak arasında kurulmuş medreseler ve Kur’an halkaları vardı. Bu medreselerde eğitim seviyesi o kadar iyi boyutta idi ki ,  bizim üniversite son sınıfta Arap Dili ve Edebiyatı dersinde gördüğümüz Imrul Kays’ın “Muallakat” ını  çocuklar daha 12-13 yaşında iken çözer  ve  ezbere bilirlerdi.

Maroua’da bir çok şey yoktu  ama;  bayramları birlikte kutlayan ve bu bayram sevinçlerini  Müslüman-Hristiyan demeden birlikte  paylaşan hoşgörü ve  sonsuz saygıları vardı.

Maroua insan’ında maddi ve fiziki olarak pek çok şey yoktu ama, mutluluk vardı . Huzur vardı. Hiçbir YOKluk onların  ne huzurunu ne mutluluğunu bozabilirdi.

Dedim ya Maroua halkın’da fiziki ve maddi imkanları YOK’ tu. O maddi ve fiziki ihtiyaçları kazanma ümitleri de YOKtu.  Zaten  umursamıyorlardı.

Maroua halkı , bu kadar YOK’ ta ,  VAR olabilmeyi bilen insanlar topluluğuydu. Çünkü kaybetmekten korktukları bir şeyleri yoktu.

Peki  ya bizler ? Acaba bu kadar VARLIK içinde  olduğumuz için KAYBETMEKTEN mi korkuyoruz?.

KAYBEDECEĞİMİZ  çok şey olduğundan yada , DAHA FAZLA KAZANAMAYACAĞIMIZ KORKUSUNDAN  dolayı mı bu kadar mutsuzuz?

Acaba VAR içinde ,  YOK’ mu oluyoruz? Ne dersiniz?

 

2 thoughts on “YOK’ ta VAR olanların şehri MAROUA

  1. Hocam ziyadesiyle istifade ettiğim bir yazı olmuş. Demek ki benim bu güzel kardeşlerime edeceğim duam varmış. Dünyanın bu uzak İslam beldesindeki bilmediğimiz, tanımadığımız ama varlık ve yokluk harmanında bizlerden daha kârlı olan kardeşlerimize, Yahya Kemal’in tabiriyle köklerini kaybetmemiş, köksüzleşmemiş kardeşlerimize canıgönülden selam ve dualarımı iletmek isterim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RSS
Follow by Email
Sohbeti Başlat
Bana buradan ulaşabilirsiniz.
Merhaba

Ben Murat Yılmaz. Afrika ile ilgili merak ettiğiniz sorularınızı bana iletebilirsiniz. Size en kısa sürede cevap vereceğim.

*Saat farkını unutmayın. :)