Afrika’nın stratejik önemi, ekonomik ilişkilerimizin ve toplumsal yaklaşımımızın geleceği

Afrika mevcut 54  ülke 1.3 Milyar nüfus ve Dünyanın üçüncü büyük kıtası olarak bir çok medeniyetin doğuşuna  esinti olmuş,

dünyanın en zengin yer altı ve yer üstü zenginliklerine sahip olmasına rağmen yaşam şartlarının göreceli olarak dünyanın diğer bölgelerinden daha zor şartlarda gerçekleştiği suni olarak “Kara Kıta” denmesine rağmen en canlı en ilginç ama bizlerinde en az tanıdığı kıtadır.

Esas olarak, bizler Afrika’yı Batılıların bizim Afrika’yı nasıl tanımamızı istedikleri şekli ile gördük. Afrika kıta olarak da sahip, sahip olduğu değerler farklı ve çok geniş kültür zenginliği ile ne kadar tanıma imkanı bulabildik bu noktaya dikkat etmemiz gerektiğini değerlendiriyorum.

Batı bizlerin Afrika’yı genelde aç susuz çöl yokluk hastalık salgın ve benzeri olumsuz kavramlarla tanımamızı istedi ve bugüne dek de hep bu olguyu oluşturdu. STK’larımız sadece Afrika’nın insani ihtiyaçlar boyutunu ön plana çıkararak Afrika ile fiziki anlamda ortak iş birliği üretim ve Afrika’nın sahip olduğu büyük zenginlikleri Afrikalı lehine kullandırma ve kullanma yöntem ve projelerini değerlendirme yerine merhamet kabiliyeti ve insani değerleri çok yüksek olan toplumumuzun vicdani ve insani duygularını ön plana çıkardılar. Afrika ve Afrikalı Ramazan Arifesinde Kurban Arifesinde hatırlar konuma getirildik.

Hâlbuki Afrika dünyanın en zengin kıtalarından birisi Dünya’da ekilebilir en verimli toprakların yer aldığı kıtalardan birisi Afrika’daki çöl ve susuzluk oranı ne Asya’dan ne de Amerika’dan çok geri planda eğer önümüze bir coğrafya Atlası alıp dikkatle inceleme fırsatı bulabilir isek aslında Afrika’nın çok farklı bambaşka özelliklerinin olduğunu görme fırsatı bulabileceğiz.

Halen Afrika’nın %60 evde elektrik enerjisi kullanımından mahrum, içme suyu aynı şekilde Başkentler dışında yerleşim bölgeleri genelde dere göl ve deniz kıyısına yakın su ihtiyacını karşılayabilmek için. Bu durum ne Afrika’nın enerji yoksunu olduğundan nede içme suyu mahrumiyeti olduğundan, biraz konunun üzerinde durup asli meselenin irdelenmesi ve toplumumuzun Afrika’yı daha yakından tanımasına imkan verilmesi gerekmektedir.

Enerji ve su ile ilgili hemen bir bilgi paylaşmak gerekir ise Güneş Enerjisi açısından kıta dünyanın en zengin kıtası, su açısından da ciddi bir su kıtlığı değil önemli bir su yönetim politikası sorunu var. Dünyanın en büyük debisi en yüksek nehir ve akarsuları Afrika’da çoğu bölgelerde yılın 6 ayı yağmur yağar yağmurlu sezondur. Ama yağan yağmurlar heba olduğu için insanlık ve Afrika lehine kullanımdan uzaktır.

Birlikte bazı asli bilgileri paylaşalım;

1-Afrika, hâlihazırda 1,38 Milyar nüfus, 54 ülke ve yaklaşık 500 Milyar USD’ın üzerinde yıllık gıda ithalatıyla geçimini temin eden ve gıda da nerede ise %85 ithalata bağımlı ancak çoğu zamanda Avrupa’dan çok daha yüksek fiyatlarla günlük gıda ihtiyaçlarını temin eden konumdadır. Halbuki dünyadaki ekilebilir alanların yaklaşık %30 Afrika’da ve gerçekten çok verimli topraklara sahiptir. Bu yönüyle Afrika Avrupa’ya ve diğer ülkelere ihraç pazarı olması açısından önümüzdeki süreç içerisinde dünyanın en önemli cazibe merkezi konumundadır. 2035 yılına dek nüfusun 2,5 Milyar düzeyine çıkması ve sadece gıda ithalatının ise 2 Trilyon USD düzeyine ulaşması beklenmektedir. Bu husus ABD, Çin, Fransa, Brezilya, Hindistan, Rusya, Japonya gibi ülkelerin kıtada özel olarak yoğunlaşmaları ve münhasır strateji geliştirmelerinin en temel gerekçelerindendir.

2-Dünyanın büyük yer altı zenginliklerinin önemli bölümü halen Afrika kıtasında işlenmeyi beklemektedir. Petrol, doğal gaz, altın, elmas kıymetli taşlar sanayiye esas teşkil eden birçok değerli maden, uranyum, radyoaktif elementler ve diğer kıymetli taşlar açısından Afrika dünyanın önde gelen rezervlerine sahiptir.  Kıtanın muhtelif bölgelerindeki iç karışıklıklar ve sık yaşanan ihtilaller esas olarak bu rezervlerin önümüzdeki sürçte nasıl ve ne şekilde değerlendirileceğine yönelik, Batılı sömürgeci ülkeler ile yerel halk ve yönetimler arasındaki strateji kavgasından, güç dengeleri mücadelesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.

3-Afrika’daki mevcut 54 Ülke ve Afrika Birliğinde, Sayın Cumhurbaşkanımızın dünya gündemine taşıdığı BM’ye yönelik; “Dünya 5’ten Büyüktür” yaklaşımı, ciddi kabul görmüş ve önemli şekilde tartışma zemini bulmuştur. Afrika Ülkeleri Birleşmiş Milletlerin mevcut yapısından rahatsızlığını her vesile ile gündeme getirmekte ve Afrika halklarının ve mevcut sorunlarının da BM nezdinde gündeme gelmesi ve temsilini istemektedir. Kıtadaki mevcut ekonomik ve finansal bağımlılık, bu düşüncenin batılıülkelere karşı daha yüksek sesle ifadesine imkân vermemektedir.

4- Afrika Birliği ve Afrika’nın genel politikasını, Afrika’da etkin 5 ülke oluşturmakta idi. Bunlar Nijerya, Güney Afrika, Mısır, Cezayir ve dönemin Libya’sı dır. Bugün itibariyle iç savaş nedeni ile Libya etkinliğini tamamen kaybetmiştir.

Afrika’nın en kalabalık ülkesi Nijerya’da ikinci kez seçilen Devlet Başkanı Mohammed Bouhari ise Afrika’nın en kalabalık enerji açısından en zengin ülkesini istikrara kavuşturma değişim ve dönüşüm süreci yaşamaktadır. Mısırın kendi iç durumu nedeniyle etkinliği nerede ise kalmamıştır. Afrika’nın kendi öz değerleri ile kalkınabilmesi için bu konuda örnek model bir ülkeye ihtiyacı vardır. Afrika’nın destek ve yönlendirilmeye ihtiyacı çok yüksektir. Türkiye yönlendirme ve stratejik “ortak” olma konusunda, en şanslı ülke konumundadır. Girişimci müteşebbis ruh ile bu konuda en başarılı olabilecek ülke konumundadır. Afrika kıtası içerisinde Türkiye’nin stratejik “ortaklık” olgusunun oluşturulması ve kalıcı hale dönüşebilmesi açısından Devlet, Özel sektör ve STK’larımızın ciddi iş birliği, organizasyon ve yönlendirilmeye ihtiyacı vardır.

Ülkemizin yüksek seviyedeki iş gücü kabiliyeti ve üstün kapasitesiyle Afrika’da stratejik ortak olarak yerleşebilmesi üst düzey ilişki, karşılıklı fikir teatisi ve sıkı koordinasyon ile kısa zamanda arzu edilen olumlu seviyeye ulaşabileceği değerlendirilmektedir.

5-Afrika ve münhasıran Orta Afrika genelinde Türkiye’ye yönelik güvenilirlik ve samimi dostluk söz konusudur. Siyasi zorlamalar nedeni ile bazı küçük istisnalar dışında (Güney Afrika, Angola vb.) Ülkemize yönelik büyük bir sempati var olup, bu ülkelerle hiçbir konuda siyasi problemimiz bulunmamaktadır. Aksine, özellikle nüfusun yoğun olduğu ve yer altı kaynaklarının zenginliği ile bilinen sahra altı Orta Afrika’da; ülkemizin ve Zat-ı Alilerinin yüksek düzeyde tanınırlığı, güvenirliği, bulunmaktadır. Örnek olarak Kamerun halkı kendiliğinden Türkiye’yi “stratejik Ortak ” olarak ilan etmiş bulunmaktadır. Bu durum diğer Afrika ülkelerinde de aynı düzeydedir. Bu hususun kalıcı hale getirilmesi ve geliştirilmesi üst düzey ilişkilere bağlı bulunmaktadır.

6-Türkiye’nin bu kayda değer konumunu fark eden “PDY” Paralel Devlet Yapılanması, bu gerçeği fark ederek öncesinden bu yana Afrika’ya özel önem vermiş ve Afrika ülkelerinin önemli bölümünde okul açarak Türkiye ile bu ülkeler arasındaki ilişkileri kendi kontrollerinde organize etme ve yönlendirme rolüne soyunmuştur. Temsilciliğimizin olmadığı veya zayıf olduğu ülkelerde, halen “PDY” uzantısı okullar temsil eksikliği nedeniyle oluşan boşluğu doldurarak, kendilerini T.C. ve Aziz Türk Milletinin Temsilciliği olarak lanse etmekte, nadiren de olsa bazı ülkelerde bu uzantılar yerel halk, kurumlar ve hükümet tarafından bilgi eksikliği nedeniyle maalesef bu aldatıcı konumları ile algılanmaktadır.

7-Afrika’da yer alan bağımsız 54 ülke ile Türkiye’nin hiçbir ciddi siyasi, ekonomik sorunu olmadığı gibi, olumsuz bir geçmişi de bulunmamaktadır. Bu uluslararası arenada sürdürülecek politikalarımıza destek açısından büyük bir avantaj oluşturmaktadır. Bu potansiyelden uluslararası ortamda Türkiye lehine yararlanma imkânı geniş ölçüde mevcut bulunmaktadır.  Türkiye’nin sahip olduğu bu imkân bugün itibariyle hiçbir batılı ülkede bulunmamaktadır.

8-Afrika’da yer alan ülke ve toplumlar büyük oranda birbirlerine yakın kültür ve hissiyata sahiptir. Halen bu toplumlar, yakın, birebir temas ve ilişkiden, yüz yüze irtibattan yüksek derecede etkilenmekte, uzun geçmişten ziyade an itibariyle mevcut fiziki ilişki ve hissiyatlarına göre karar vermektedirler. Bu durum ülkemizin Ali menfaatleri açısından önemli olup, Afrika Ülkeleri ile düzenli “Üst Düzey” ilişki ve teması gerekli kılmaktadır.

Son dönemlerde özellikle pandemi ve ülkemizin yoğun gündemi nedeniyle tabiatı gereği Sn. Cumhurbaşkanımızın bizzat kendi gayretleri ile gerçekleştirdiği ziyaretler dışında kurumsal anlamda beklenenden daha az düzeyde gerçekleşen resmi ziyaretler, sahip olduğumuz konum ve yakınlığın gerektirdiği doğal olumlu sonuçların Kıta’da ortaya çıkmasını aksatabilmekte, ihmale sebebiyet verebilmektedir. Bu durum PDY ve uzantılarına da alan imkânı vermektedir. Afrika ülkelerinin ve kıtanın dünyanın diğer ülke ve bölgelerinden ayrı tutularak, özel bir konum ve ehemmiyetle takibinde hem ikili ilişkilerimiz hem müşterek çıkarlar, karşılıklı yatırım imkânlarının geliştirilmesi açısından önemlidir.

9-Halen ülkemizden, birçok Afrika ülkesine yönelik STK veya Kamu Kurumlarımız aracılığıyla muhtelif sosyal ekonomik ve insani içerikli proje yürütülmektedir. Yürütülen projelerin bir bölümünden zaman zaman üzücü şekilde BE’lerimizin dahi bilgisinin bulunmaması veya Türkiye’de ilgili kamu kurumlarının bilgisinin olmaması söz konusu olabilmektedir. Bu durumda münferit ama büyük çabalar ile gerçekleştirilen projelerin olumlu sonuçlarından, ülkemiz ve milletimiz lehine yararlanma, koordinasyon eksikliğinden dolayı mümkün olamamaktadır.

Türkiye, insani ve sosyal projeleri kısıtlı imkânları ile gerçekleştirmekte, hâlbuki alt yapı ihaleleri ve büyük projeleri gelir getirici çalışmaları ise, bu anlamda hiçbir tasarrufu olmayan Batılı diğer ülkeler almakta ve bu imkândan onlar yararlanmaktadır. Bu durumun adil bir şekilde değiştirilebilmesi açısından DEIK, TOBB, MÜSIAD vb STK’larımızın bu konuda özel gayret sarf etmeleri beklenen sonuca ulaşmada kolaylık sağlayacaktır.

Bu durumun mümkün olabildiği ölçüde ülkemiz lehine dönüştürülebilmesi amacıyla yapılan girişimlerin en azından bilgi düzeyinde bir merkezden değerlendirilmesi bile önemli ölçüde yarar sağlayabilecektir.

10-Mevcut ekonomik değerlendirmeler çerçevesinde önümüzdeki süreçte en hızlı ekonomik büyüme Afrika kıtasında beklenmektedir. Bu günkü durumu itibariyle tüketim mallarında % 85-90 düzeyinde ithalata bağımlı geçinen Afrika ülkelerinde, ekonomik büyümeden ülkemizin potansiyeli ve girişim kabiliyeti ölçüsünde, özellikle müteahhitlik, alt yapı ve enerji sektöründe gereken payı alabilmesi, profesyonelliğin, kabiliyetin yanı sıra, sıcak ilişkiyi de zorunlu kılmaktadır (Ör her ay Ekvator Ginesi’ne mutlaka bir Rus Bakan doğal gaz, petrol ve savunma sanayi sektörüne yönelik ilişkileri takip ve sıcak tutmak için uğramaktadır).

Türkiye’nin de kendi menfaatleri açısından oluşturulacak bir mekanizma ile önemli Afrika ülkelerindeki stratejik konuları ekonomik ve ticari ilişkileri yakından takip etmesi, elzem görülmektedir.

12-Afrika Kıta’sında mevcut Büyükelçiliğimiz  44’e ulaşmış bulunmaktadır. Buna rağmen potansiyel ile orantılı ilişki düzeyine erişebildiğimizi ifade etmek iyimserlik olur.  Afrika ile ilişki samimiyet, sabır, tahammüllü ve alçak gönüllü olmayı gerektirmektedir. Bu eksikliklerin tamamlanmasıyla mevcut ilişki yetersizliğinden kaynaklanan açığın bir şekilde bertaraf edilmesi ve Afrika ülkelerinin tabiatı ve beklentisi gereği sıcak ilişki kanalı oluşturulması faydalı, görülmektedir.

12-Afrika ülkelerinde geleneksel olarak sıcak ilişki ve üst düzey temasın etkisi münhasıran büyük ihalelerde de kendini göstermektedir.  Bu hususa hâlihazırda ABD, Fransa, İngiltere, Çin ve Japonya tarafından özen gösterilmekte ve önemli yararlar sağlamaktadır. Bu mahiyette bir girişim ile kabiliyet, yeterlilik ve maliyet olarak üstün olan firmalarımızın ilgili ülkelerde ihale süreçlerini ve bu ihalelerden olumlu sonuç almalarını kolaylaştırıp katkı sağlayacağına inanılmaktadır.

Pandemi ve ortaya çıkan Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Dünya ekonomisinin giderek daralmasına rağmen, ihracatımızın Afrika’ya yönelik kendi doğal şartlarında artış gösterdiği gözlenmektedir. Ekonomik büyümemiz, kalkınma sanayileşme ve ortaya konan ihracat hedefimizin gerçekleştirilebilmesi, yeni ve gelişen pazar Afrika Kıtasında, yeteri pay almamıza bağlı olduğu göz ardı edilmemelidir.

13-Afrika ülkeleri genelde ikili ilişki açısından kısmen zor ve hassas olsa da, hissi yönlerinin ilişkilerinde etkin olması, bağımsızlıklarına düşkünlükleri gibi karakterleri itibariyle, ülkemiz ve toplumumuz kültürüyle benzerlik göstermektedir. Bu toplumsal ortak özelliklerin en iyi şekilde değerlendirilip işlenmesi ve ülkemizle Afrika ülkeleri lehine “Stratejik Ortaklık” geliştirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Toplumumuzun girişimcilerimizin ve münhasıran STK’larımızın Afrika’yı izah edilen Afrika’nın bu gerçek ve zengin boyutu ile değerlendirip uygulanabilir projeler ile hem Afrikalıya gerçek kalkınmaya yönelik insani yardım katkıyı götürmesi hem de ülkemizin Afrika ile gelişmiş ilişkiden kaynaklanacak hak ettiği faydayı, ihtiyacımız olan endüstriyel hammadde devamlığını garanti altına alma ve muhtemelen dünyanın karşı karşıya kalacağı gıda sorununun müşterek olarak çözümüne, karşılıklı kazan kazan ilkesi çerçevesinde uygulanabilir üretim projeleri ile gayret etmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

Ömer Faruk DOĞAN

T.C. Rabat

Büyükelçisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RSS
Follow by Email
Sohbeti Başlat
Bana buradan ulaşabilirsiniz.
Merhaba

Ben Murat Yılmaz. Afrika ile ilgili merak ettiğiniz sorularınızı bana iletebilirsiniz. Size en kısa sürede cevap vereceğim.

*Saat farkını unutmayın. :)